Bugüne dek Türkiye’de COVID-19 benzeri bir pandemi yaşanmamıştı. Küresel koronavirüs pandemisi günlük yaşamımızı büyük oranda değiştirdi; işletmeler, okullar, insanların bir araya gelebileceği pek çok yerin kapanmasıyla birlikte bizler de karantina sürecine girdik. Virüsün yayılma hızının azalmaya başladığı zaman ise “yeni normal” ile bu sosyal izolasyon sürecinden çıkmaya başladık.
Hayatta bazı şeyler yolunda gitmediğinde birtakım stres tepkileri veririz. COVID-19 pandemisi hepimizde zorlayıcı duygu ve düşüncelere yol açtı. “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak! Her şey daha kötüye gidecek! Virüsü bana da bulaşacak! Yakınlarıma bulaştıracağım!” gibi felaket içerikli düşüncelerin yol açtığı korku ve kaygı ile kuşatıldık. Elimizden bir şeyler gelmemesi ile ilişkili çaresizlik, geleceğe yönelik umutsuzluk, sevdiklerimizi kaybetme ihtimaline ve belirsizliğe karşı yoğun duygularımız hem evde kaldığımız sosyal izolasyon sürecinde hem de yeni normalimizde psikolojik sağlığımızı etkilemeye devam ediyor.
Koronavirüsün Psikolojik Etkileri
Kaygı ve Agorafobi
COVID-19 ve sonuçlarıyla ilgili normal düzeydeki kaygı duygumuz bizi virüs tehlikesine karşı uyarır ve hayatta kalmamızı sağlar. Ancak normal düzeyin üzerinde olan, günlük yaşamımızı olumsuz etkileyerek elimizi kolumuzu bağlayan korkularımız hayatımızı iyice zorlaştırabilir. Yapılan bir ankette, insanların yaklaşık yarısı koronavirüse yakalanmaktan (%48), virüsün sevdiklerine bulaşmasından (%62) ve ekonomik zorluklardan (%57) endişe duyuyor.
Agorafobi, bireylerin evden çıkmaktan korkmaları veya paniğe neden olabilecek durumlardan/yerlerden kaçınması durumudur. Kalabalığa girmek virüse yakalanma riskini arttırdığı için insanların dış dünyadan ve birbirinden tamamen kaçınmasına yol açabilir. Risk azalsa bile bazı insanlar dışarıya çıkmakla ilgili yoğun endişeler taşıyabilirler.
Depresyon
Pandemi sürecinde alışkanlıklarımız, günlük yaşamımızın rutinleri değişti; ofise gitmek yerine evden çalışmalar başladı, mali nedenlerle bazı iş yerleri kapandı, sosyalleşmek için bir araya gelmek imkânsız hale geldi. Sosyal izolasyon, çaresizlik ve değersizlik duyguları, gelecekle ilgili umutsuzluk ve rutin olmama depresyon deneyimine yol açan unsurlardan. Çinli psikologların yaptığı bir araştırmada, koronavirüs pandemisi nedeniyle işini bırakmak zorunda kalan kişilerin fiziksel ve psikolojik sağlıklarının kötü etkilendiği ortaya çıkarıldı. Pandemiden dört ay sonra yapılan bir çalışmadaki veriler ise insanların %27’sinin orta ila şiddetli depresyon belirtileri olduğunu gösteriyor. Bu oranın koronavirüs öncesinden 3 kat daha fazla olduğu söyleniyor.
İşsizlik ve İntihar
Virüslerin öldürebileceğini biliyoruz, ancak yoksulluk ve umutsuzluk da öldürebilir. İşsizlik intiharda önde gelen bir risk faktörüdür. Virüsten ekonomik olarak en çok etkilenenler genç yetişkinler ve ebeveynlerdir. Genç yetişkinler çocuklara ve yaşlılara oranla bu süreçte 10 kat daha fazla zorlanıyorlar.
Kayıp ve Yas
Pandemide günlük alışkanlıklarımızın kaybını yaşıyoruz. Bir yandan törenler, kutlamalar iptal ediliyor, erteleniyor. Bazılarımız sevdiğimiz birinin ölümünün yasını tutuyor, bazılarımız ani işsizlik ya da mali zorluklarla baş etmeye çalışıyoruz. Kayıplarımız bizi depresyona yatkın hale getiriyor.
Obsesif-Kompulsif Bozukluk (OKB)
OKB’li bireyler, rahatsız edici düşünceleri (takıntıları) hafifletmek için genellikle aşırı davranış kalıpları (zorlantılar) kullanırlar. Bu pandemi dönemi, OKB’si olan insanlar için “kişisel bir kâbus” olarak tanımlanabilir. Virüsün bulaşma korkusu gerçek dışı bir korku değildir fakat OKB’si olan insanlar, belirsizliği tolere etmek yerine, kontrol etmek ve güvence aramak için saatlerini harcarlar; aşırı el yıkayabilir, her şeye hazırlıklı olma çabasıyla malzemeleri istifleyebilirler.
Psikolojik Travma / TSSB
Virüsün bulaşma tehlikesi kolektif bir travmadır. Bu onu tek başımıza değil bir toplum olarak deneyimlediğimiz anlamına gelir. Pandeminin, insanların öngörülebilirlik ve güven duygusunu etkilemesi travmatik strese yol açabilir. Stresin arttığı dönemlerde, daha önce travmatik deneyimler yaşamış veya TSSB’si olan kişiler, travma ile ilgili belirtilerin yoğunluğunda artış fark edebilirler:
- Yeniden deneyimleme (ör. Kabuslar, koronavirüs salgını geçtikten sonra bile rahatsız edici anılar)
- Travma ile ilgili uyaranlardan kaçınma (ör. Toplantılara, davetlere hayır demek, büyük olaylardan kaçınmak, sağlık hizmetlerine başvuru)
- Aşırı uyarılma (ör. Sürekli tetikte olma, sinirlilik, kendine zarar verici davranışlar, hapşırmaya, öksürmeye veya fiziksel temasa karşı güçlü irkilme tepkisi)
- Artan olumsuz inançlar ve duygular (ör. Dünyanın tamamen tehlikeli olduğunu veya başkalarına güvenilemeyeceğini düşünme, koronavirüs ile ilgili sürekli korku, başkalarından kopuk hissetme)
Aile İçi Şiddet
Öfke, çaresizlik, mali zorluklar, sosyal izolasyon, işsizlik durumları özellikle hassas grup olan yaşlılara, çocuklara, kadınlara ve aile içi şiddeti arttırabilir. Pandeminin başlangıcından kısa bir süre sonra Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, Yardım Hattı çağrılarının arttığını bildirdi. Pandemi hastanelere, sığınma alanlarına ve sosyal desteğe ulaşmayı zorlaştırdı. Fail ile aynı evde karantinada kalma zorundalığı ortaya çıktı.
Yalnızlık
İnsanlar sosyal varlıklardır. Hayatta kalmak için başkalarıyla bağ kurmaya ihtiyacımız var. Yalnızlık, bağışıklık sisteminin zayıflamasından kalp sorunlarına kadar sağlıkla ilgili pek çok soruna yol açabiliyor. Sevdiklerimize yakınlaşmanın zor olduğu bu zamanlarda sosyal izolasyon ile birlikte ise yalnızlık üst seviyelere çıktı. Koronavirüs öncesi kamusal yaşamdan büyük ölçüde dışlanmış bir nüfus olan yaşlılar ise yalnızlıktan en çok etkilenenler arasında.
İlişki Problemleri
Her iki partner de muhtemelen evden çalışıp birlikte çok daha fazla zaman geçirirken, cinsel yaşam, mali durum, ebeveynlikle ilgili alanlarda iletişim eksiklikleri ortaya çıkabilir. Partnerinizin ne yaptığına ilişkin suçlayıcı “sen” ifadelerinin aksine kendiniz ve eylemleriniz hakkında konuşmak için “ben” ifadelerini kullanabilirsiniz (ör. “Aptallık ediyorsun, oraya gitmeye devam edersen ikimizi de hasta edeceksin!” yerine “Bu durumdan korkuyorum. Güvende olduğumuzu hissetmem gerekiyor. Desteğini istiyorum”)
Kriz dönemlerinde varoluşsal tehdit nedeniyle hızlı karar vermede bir artış görülebilir. Kriz, yaşamda neyin gerçekten önemli olduğu konusunda bizi netleştirebilir. Neyin önemli olduğuna dair artan netlik ise, bazı çiftlerin evlenmeye karar vermesine ya da ilişki problemlerini ortaya çıkararak ayrılmasına yol açabilir.
Madde Bağımlılığı
Alkol veya uyuşturucuya yönelmek, iç veya dış stresi “uyuşturmak” için hızlı bir çözüm olabilir.” Fakat stresle uyuşturucu ve alkol bağımlılığı yoluyla başa çıkmanın uzun vadeli sonuçları vardır. Madde bağımlılığı kişiler arası çatışmalara, umursamaz davranışlara yol açabilir ve bu da üzüntü, yalnızlık veya depresyon hissini yoğunlaştırabilir.
Bazı bireyler için COVID-19 ile ilişkili psikolojik belirtiler uzun süreli olabilir ve kişisel, sosyal veya akademik/mesleki işlevsellikte önemli bozulmalara yol açabilir. Korkularınızın hayatınızı normalin üzerinde kısıtladığını düşünüyorsanız bir uzmana başvurabilirsiniz