Haz veren bir madde ya da davranışta optimal sınırları aştığımızda dahi kullanım ya da davranışın getirisi olan o hazdan vazgeçmek istemeyiz. Bazen de kullanım ya da davranışımız kontrol edebileceğimiz eşiği aşarak bağımlılığa dönüşür. Böyle durumlarda insanın kendi zihni en büyük düşmanı haline gelir ve kişiyi o bağımlılığın içinde tutabilmek adına oyunlar oynar. İşte bu oyunlardan bazıları:
Kendi kendine tedavi
Birçok bağımlı bağımlı olduğu madde ya da davranışı yaşamın zorlukları karşısında aldığı darbeleri iyileştirebilme ya da acıyı azaltma ihtiyacıyla kullandığına inanır. Bu durum kulağa mantıklı gelse de; aslında bir tür acıları meze yapma halidir. Kişi bağımlılığı kronikleştikçe bağımlılığını sürdürebilmek için kendisine yeni sorunlar ve acılar yaratacaktır. Kişinin, özünde ihtiyacı olan uyuşmak değil; iyileşmenin sorumluluğunu alarak yaşamla başa çıkabilmek için sağlıklı yöntemler geliştirmektir.
Toksik Utanç
Sağlıklı utanç duygusundan farklı olarak toksik utanç; kendimizi diğer insanlardan daha aşağıda ya da farklı olarak algılayışımızdan beslenir. Toksik utançta, hata yaptığını kabul etmek yerine kendini koca bir hata olarak görme inancı vardır. Bu da içimizde bir direnç yaratarak dışarıdan gelen eleştirileri kişiselleştirme ya da eleştirilen davranış üzerine ısrarcı olma ile sonuçlanabilir.
Küçümseme/aza indirgeme
Bağımlı kişiler sıklıkla yaşadıkları asıl sorunu yani bağımlılıklarını küçümseme eğilimi içindedir. “Büyük bir sorun yok, yalnızca bir parça kontrolden çıkmış bir alışkanlık!” ya da “Sanki sokaklarda yatan tinerciler gibi bağımlıymışım muamelesini kaldıramıyorum” gibi cümlelerle durumlarını küçümseme eğilimine sıklıkla rastlanır.
Normalize etme
Bağımlı kişilerin yaşadığı utanç duygusu ve bu duyguyla başa çıkamamak içinde bulundukları durumu normalize etmelerine sebebiyet verebilir. “Herkes esrar içiyor ne var ki” ya da “Eğlenebilmek için alkol almak şart, ben her gece dışarıdayım neticede” gibi cümleler normalize etme gayretinin ürünüdür.
Suçlama
Bağımlı kişiler çoğunlukla hata yaptıklarını kabul etse de çevrelerindeki “diğer insanların” bu durumun asıl mimarı olduğu konusunda emin hissederler. Başkalarını suçlamak sorunlara dair sorumluluk almaktan kaçınmaya sebep olarak çözüm arayışının önüne geçer. Aynı zamanda bağımlılıklarını sürdürebilmeleri için ihtiyaç duydukları o haklılık duygusunu verir.
Siyah-beyaz düşünme
Yaşam içinde birçok şeyi dengelemekte ya da olaylara ılımlı tepkiler vermekte zorlanırız. Olmasını istediklerimiz ve olanlar arasındaki uçurum bizi ya hep ya hiç tarzı düşünmeye itebilir. Bağımlı kişilerde bu iki uçlu düşünme hali yaşamın her alanına yayılmış durumdadır; siyah-beyazların arasında grilere yer yoktur.