Zeka kavramı söz konusu olduğunda bir çoğumuzun aklına IQ (Intelligence Quotient) gelir. Seri halinde çeşitli testler uygulanarak IQ puanı hesaplanır ve bu puanı yüksek olan kişilerin daha iyi bilişsel yetenekleri, öğrenme ve anlama becerisi olduğu kabul edilir. Buradan yola çıkarak IQ’su yüksek olanların daha düşük IQ puanları olanlara nazaran aynı miktarda zihinsel çaba göstermeksizin akademik anlamda ve iş yaşamında daha başarılı olacakları düşünülebilir. Ancak bu varsayımın yanlış olduğu alanda yapılan çalışmalarla yıllar içinde kanıtlanmıştır; IQ kişinin başarıya ulaşmasında etken olan tek bileşen değildir.
1990’lardan sonra ortaya atılan Duygusal Zeka (Emotional Quotient) kavramı ile birlikte kişileri başarılı kılan ilişkisel bir bileşen olarak yapbozun eksik kalan parçası tamamlanmıştır. Duygusal zeka, kendi duygularını ve başkalarının duygularını hem birebir ilişkilerde hem de kalabalık gruplarda tanımlayabilme ve yönetebilme becerisini ölçen bir zeka türüdür.
Duygusal zekası yüksek kişiler kişilerarası ilişkileri şekillendirme ve sürdürmede beceriklidirler. Aynı zamanda, kendi psikolojik durumlarının ayırdında olduklarından stres yönetimi konusunda da daha bilinçlidirler.
IQ ve EQ insan zekasının farklı formlarını ölçen iki ayrı bileşendir. Akademik anlamda çok zeki bulduğunuz; ama insan ilişkilerinde yeterince becerikli olmadığını düşündüğünüz ya da “Aslında çok zeki, tek bir sözümden ne düşündüğümü anlıyor” dediğiniz ama akademik anlamda vasat bulduğunuz kişiler vardır. Birinde yüksek diğerinde düşük skorlara sahip olmak da ikisinde de yüksek ya da düşük skorlara sahip olmak da mümkündür.
IQ, test pratikleri ile puan yükseltme girişimlerine rağmen dar bir aralıkta oynayabilme ya da yaşam boyu sabit kalma eğilimindedir. Buna karşın, duygusal zekayı geliştirmek yeni beceriler öğrenerek ve deneyimleyerek mümkündür.
Duygusal zeka söz konusu olduğunda üzerinde çalışılabilecek beceriler iki kulvarda ele alınabilir: bireysel ve sosyal.
Bireysel beceriler: duygusal farkındalık, kendini değerlendirebilme, özgüven, özdenetim, irade, güvenilirlik, sorumluluk alabilme, adapte olabilirlik, yenilikçilik/inovatif düşünebilme, bağlılık, inisiyatif alabilme, iyimserlik ve içsel başarı motivasyonu duyma olarak tanımlanabilir.
Sosyal beceriler ise: başkalarını anlayabilme ve motive edebilme, hizmet yönelimlilik, çeşitlilikten yararlanabilme, siyasi farkındalık, etkileyebilirlik, iletişim kurabilme, çatışma yönetimi, liderlik, arabuluculuk, bağ kurabilme, işbirliği ve takım becerilerini içermektedir.
Yukarıda ismi geçen becerilerden bir kısmında sorun yaşadığınızı düşünüyorsanız psiko-eğitim ve psikoterapi desteği ile bu becerilerinizi geliştirebilir; yaşamı kendiniz ve çevreniz için daha kolay yaşanabilir hale getirebilirsiniz.