Fobik Bozukluklar

Fobik bozukluk, kişinin bir nesne ya da durumun tehlikesiyle ilgili, orantısız, günlük işlevselliğini bozacak şekilde rahatsızlık duyduğu bir bozukluktur. Özgül (spesifik) fobi ve sosyal fobi olmak üzere iki çeşit fobik bozukluk vardır.

Özgül fobi

Kişide belirli bir nesne ya da durumla ilgili ortaya çıkan abartılı ve asılsız korkulardır. Özgül fobi, kaza geçirme korkusu, uçağa binememe ya da ısırılma tehlikesi ile köpeklerden korkma gibi durumlarla karşımıza çıkabileceği gibi, korkulan nesne ile karşılaşınca kontrolünü kaybetme, bayılma gibi sonuçlardan kaygı duyma şeklinde de kendisini gösterebilir. Örneğin; kişi yüksek yerlere çıkınca başının döneceğinden, kapalı yerlerde kalırsa kontrolünü kaybedeceğinden yoğun bir şekilde endişe duyar.

Kişi, fobik nesne ya da durumla karşılaşmasa da, zihninde görüntüsünün, hayalinin belirmesi bile, genellikle korkunun ortaya çıkması için yeterli olabilmektedir.

Fobik bozuklukta kişi, uyarana karşı mevcut korkusunun yoğun ve anlamsız olduğunun farkındadır. Rahatsızlık veren durumlardan, öncelikle kaçma eğilimi gösterir; zorunlu kaldığında ise ancak şiddetli bir gerginlik ve kaygı hali ile bu duruma katlanır.

Fobik uyarandan kaçınma davranışı yüzünden ya da fobik uyaranla zorunlu durumlarda yüzleşme sırasında çekilen sıkıntı nedeni ile kişinin olağan günlük işlerini sürdürmesi güçleşir, sosyal ve mesleki işlevselliği bozulur.

En sık rastlanan özgül fobiler; hayvan fobisi, kan ve enjeksiyonla ilgili fobiler, durumsal (uçak, asansör, kapalı yerler) fobilerdir.

Özgül Fobinin Belirtileri

Birey yaşadığı korkunun yoğun ve anlamsız olduğunun farkında olmasına karşın, fobik bir durumla karşılaştığında veya durumu hayal ettiğinde kaygı belirtileri ortaya çıkar. Bu belirtiler farklılık göstermesine rağmen en sık karşılaşılanlar, kalbin hızlı çarpması, titreme, terleme, sık idrara çıkma ihtiyacı, bayılacak gibi olma hissi, nefes darlığı, baş dönmesi, vücudun herhangi bir bölgesinde uyuşma ve karıncalanmadır.

Özgül Fobinin Nedenleri

Özgül fobilerin nasıl oluştuğu konusunda tek bir açıklama yoktur. Yapılan araştırmalara göre, genetik yatkınlık kadar biyolojik olayların ve çevreninde etkisi önemlidir.

Genetik aktarım ile ilgili yapılan araştırmaların sonucuna göre, özgül fobi bozukluğu olan kişilerin birinci derece akrabalarında, özgül fobinin diğer bireylere oranla yaklaşık üç kat daha fazla olduğu ortaya çıkmıştır. Özellikle, kan aldırma veya enjeksiyon fobisi olan kişilerin ailesinde benzer bir durumun olduğunu ortaya koyan birçok araştırma mevcuttur.

Özgül fobinin nedenleri biyolojik açıdan incelendiğinde ise, adrenalin ve noradrenalin salınımının fazla olmasının özgül fobiye yol açtığı sonucu ortaya çıkmıştır.

Özellikle çocukluk çağlarında aşırı korku yaşamamıza sebep olan olayların, ilerleyen süreçlerde fobilere neden olduğu düşünülmektedir. Fakat, geçmiş yaşantısında olumsuz bir olaya maruz kalmayan bireyin de, özgül fobi geliştirmesi olasıdır. Ayrıca, kişi için korku uyandırmayan bir uyaranın travmatik bir olayla eşleştirilmesi ve zihinde o şekilde kodlanması fobilere yol açabilir. Aynı şekilde, korku uyandırmayan bir nesne ya da duruma karşı, bir başkasının verdiği tepkilerle korkma davranışının öğrenilip korku geliştirmesi mümkündür.

Hangi sıklıkta ve kimlerde görülür?

Özgül fobi toplumda en sık görülen ruhsal bozukluklardandır. Toplumda yaygınlığı %10 civarında tespit edilse de, bu oranın % 25 dolaylarında olduğu düşünülmektedir. Bunun nedeni, toplumda fobilerin bir huy ya da kişilik özelliği olduğunun düşünülmesi ve tedavi için başvuranların sayısının az olmasıdır. Özgül fobi kadınlarda erkeklerden iki kat daha fazla görülür. Bunun nedeni olarak ise erkeklerin korkularını gizleme eğiliminin olması gösterilmektedir.

Özgül Fobi Tedavisi

Uzmanlara sadece özgül fobiden dolayı başvuran hasta sayısı oldukça azdır. Genellikle başka problemlerle gelen hastalarda herhangi bir özgül fobiye de rastlanır. Özgül fobilerin tedavisinde psikoterapi daha çok tercih edilen bir yöntemdir. İlaçların özgül fobi tedavisinde kullanımları oldukça sınırlıdır. Psikoterapide en çok bilişsel davranışçı yöntem kullanılır. Bilişsel modelde durum ile ilgili yanlış düşünceler düzeltilir ya da farklı alternatifler geliştirilir. Davranışçı modelde ise, kişinin kaygı yaratan nesne ya da durumun üzerine giderek kaygıyı nasıl yaşadığı ve onunla nasıl başa çıkacağını adım adım öğrenmesi hedeflenir.

Sosyal Fobi

Kişinin toplulukta etkileşimden kaçınma ve yoğun bir şekilde rahatsızlık duyma hissidir. Sosyal fobiye sahip kişilerin en çok rahatsız oldukları durumlar, genellikle konuşmaya katılma, sunum yapma, toplum içinde yemek yemedir. Sosyal fobinin şiddetine göre, kişinin yaşam kalitesi önemli oranda bozulabilir. Örneğin işyerindeki bir toplantıda söz sırasının kendine gelmesinden dolayı çok endişe duyar ve bu nedenle gözlerden uzak yerlere oturmayı tercih eder. Alışveriş için bir mağazaya girmesi, çalışanların ve orada bulunanların önünde beğendiği bir şeye bakması, değişim yapması, fiyat sorması çok zor bir durumdur. Bu sebeple kişinin, işi ve sosyal hayatı olumsuz şekilde etkilenir. Bu durumdaki kişilerin birçoğu yaşadığı kaygı ile zor da olsa başa çıkar, bazıları ise işten, okuldan ayrılma noktasına gelirler.

Sosyal Fobinin Belirtileri

Sosyal fobiye sahip kişiler, rahatsızlık duydukları durumlara maruz kaldıklarında, ortamı terk etme, göz teması kurmama, ilgisiz şeyler düşünme gibi kaçınma belirtileri gösterirlerken, bazı bedensel belirtiler de ortaya çıkar. Bu belirtiler fobik bozukluğun şiddetine göre değişmektedir. En sık karşılaşılanlar,

  • yüz kızarması,
  • yoğun terleme,
  • titreme,
  • ateş basması,
  • kas gerginliği,
  • çarpıntı,
  • nefes darlığı,
  • tuvalete çıkma ihtiyacıdır.

Sosyal Fobinin Nedenleri

Sosyal fobinin nedeni tam olarak kesinlik kazanmamasına karşın, genetik nedenler, çevresel etkenler, beyin işlevlerindeki bozulma ve psikolojik nedenler üzerinde durulmaktadır.

Araştırmalar sonucu anne, baba veya birinci derece akrabalarda da sık olarak sosyal fobiye rastlandığından, sosyal fobinin genetik geçişli olduğu düşünülmektedir. Ayrıca beyinde sinirler arası iletimi sağlayan maddelerden biri olan serotonin dengesizliğinin de sosyal fobiye neden olduğu yönünde araştırmalar mevcuttur.

Sosyal fobinin diğer nedenlerinden birisi ise, bireyin sosyal durumlarda yeteneklerini küçümseyerek ya da çıkabilecek problem olasılığını abartarak, bu durumları tehdit olarak görmesi ve kaçınma davranışı göstermesidir. Diğer taraftan birey, başkalarının davranışları sonucunda yaşadıkları olumsuz durumları gözlemleyerek de sosyal fobi geliştirebilir.

Son olarak, çocukluk döneminde ebeveyenleri tarafından korumacı şekilde büyütülmüş bireylerin, sosyal becerileri yeterince gelişmediğinden sosyal fobi geliştirme olasılıkları diğer kişilere oranla daha yüksektir.

Hangi sıklıkta ve kimlerde görülür?

Sosyal fobi en sık görülen ruhsal hastalıklardan biridir. Yapılan çalışmalara göre, yaşam boyu yaygınlığı %2 ile %13’tür. Kadınlarda erkeklere göre daha sık görülür. Hastalık daha çok çocukluk döneminde veya gençlik döneminin ilk zamanlarında ortaya çıkar.

Sosyal Fobi Tedavisi

Sosyal fobi tanısı alan kişilerin büyük bir çoğunluğu tedaviden olumlu sonuç almaktadır. Tedavide, hem ilaç hem de psikoterapi yaklaşımı önemli bir yer tutmaktadır. Bazı durumlarda, terapi ve ilaç yaklaşımının bir arada kullanılması tedaviyi daha etkili kılmaktadır.

En yaygın kullanılan psikoterapi yöntemlerinden bir tanesi bilişsel davranışçı terapidir. Terapideki temel amaç, kişideki olumsuz düşüncelerin belirlenip, terapistle beraber tekrar yapılandırılıp, yüzleştirme alıştırmalarının yapılmasıdır.

    This will close in 20 seconds

    Hemen Ara

     
    Hemen Ara  

    WhatsApp

     
    WhatsApp  

    Randevu Talebi

     
    Randevu Talebi  

    Uzmana Sorun

     
    Uzmana Sorun  
    HIZLI RANDEVU TALEP ET

      X
      RANDEVU TALEBİ LABORATUVAR SONUÇLARI